Friday, September 24, 2010

Orhan

Selam, ben Orhan… Berberlik yapıyorum. Aslında yaptığım şeye berberlik demek istemiyorum. Sorduklarında kuaförüm diyorum. Sabahları kalktığımda genelde kendimden şikayet ederim. Hayır aslında kendimden şikayet etmem. Ama kalkar kalkmaz memnunsuz uyanırım. Ama bu memnunsuzluğum günün bir saatinde sona erer. Ermek zorundadır desem daha doğru. Çünkü bir insan hayatının 24 saatini memnunsuzluk içinde geçirirse kendisini öldürmek isteyebilir. Belki de ölümden korktuğumuz için memnuniyetsizliğimizi gizlemeye çalışıyoruz. Öyleyse hepimiz var olmayan sevinçleri yaşıyoruz. Ama bunu düşünmek bile günümü mahvediyor. O yüzden kendimi işime vermeyi seviyorum.

Neden berber olduğumu kendime hiçbir zaman sormadım. Sorarsam cevap verememekten korktum. Diğerleri gibi babam ya da dedem berber değildi. Hatta ailemizden berber olan kimseyi tanımıyorum. Babam rahmetli Ozan Gündurak, Park ve Bahçeler Müdürlüğünde memurdu. Bana çocukluğum boyunca fazla karışmadı. Ben de kendi başıma büyüdüm. Demek ki insanlar kendi başlarına da büyüyebiliyorlarmış. Annemi ise hiç tanımadım. Yok hayır, kendisi ölmedi, ama oturup da derin serin hiç konuşmadık. Belki de ben konuştuklarımızı derin bulmadım, bilmiyorum. Ama hiçbir zaman beni dövmedi, ya da önüme engel koymadılar. Berberliği tamamen kendi isteğimle seçtim.

Görüyor musunuz durup durup ne iş yaptığımdan bahsediyorum. Demek ki, insanın hayatının anlamı yaptığı işteymiş. Ya da benim yaptığım işten başka bahsedecek pek fazla şeyim yok. Tam olarak yok diyemem. Arkadaşlarım ve kız arkadaşım var. Kız arkadaşımı, arkadaşlarımdan neden farklı söylediğimi bilmiyorum. Çünkü şu zamana kadar hiç sevişmedik. Ama onun yanında arkadaşlarımın yanında olduğumdan daha kibar davranıyorum. Aslına bakarsanız, onu da tanıdığımı pek sanmıyorum. Ama bir kadınsız yapamayacağımdan eminim.

Arkadaşlarım çeşit çeşit. İnsanlarla konuşmayı seviyorum. Ama bazen onları sadece dinliyormuş gibi yaparım. Aslında çoğu insan bunu yapar. Belki de bir tek ben itiraf ediyorum. Arkadaşlarımla da bu böyledir. Birbirimize bir şey anlattığımızda onları dinliyor gibi göründüğüm zaman, bana daha iyi davrandıklarını ve hatta düşüncelerime daha çok katıldıklarını fark ettim. Fakat onları dinlemediğimde ise, aynı düşünceyi söylesem bile bana karşı çıktıklarını fark ettim. Bu bilginin pratik olarak hayatımda işe yarayacağını sanmıyorum. Hayatımdan memnun olduğum için değil – bu konu üzerine düşünmedim bile – sadece düşüncelerimi pratiğe beceremediğim için.

Müşterilerimi sevmiyorum. Ama onları seviyormuş gibi yapmam gerekiyor. Müşteriler de, arkadaşlarım gibi, onlara ne kadar güler yüz gösterirsem, o kadar fazla bahşiş veriyorlar.
Sanırım kendim hakkımda anlatacaklarım bu kadar. Benden niçin kendimi tanıtmamı istediğinizi hala anlamış değilim. Yine de sizi kırmamak için bunu yapmaya çalıştım. Umarım becerebilmişimdir.